Welcome to Our Website

İçine Bir Kara Delik Koyarsak Zamanda Yolculuk Yapabileceğimiz Devasa Makine: Tipler Silindiri

Einstein’ın görelilik teorileri, zamanda yolculuğun mümkün olduğunu formüllerle kanıtladı. Yalnızca uzaya giden astronotları bile düşünerek bunun doğru olduğunu görebiliyoruz zaten.

Ancak geçmişe yolculuk yapmamız gerçekten de mümkün mü? Teorik olarak olsa bile fiziksel koşulları nasıl sağlayabiliriz ki? Frank Tipler’in ilginç bir önerisi var.

İlk olarak Einstein’ın görelilik teorileriyle başlayalım.

Einstein’ın görelilik kuramına göre zaman, farklı koşullardaki gözlemciler için farklı hızlarda akıyor. Mesela biz sabitken hareket eden bir cisim için zaman, daha yavaş akıyor.

Elbette bu farkına varamayacağımız kadar düşük bir hız miktarı. Ancak hız farkı, ışık hızına yaklaştıkça fark edilebilir hâle gelebilir. Böylece zamanlar arası yolculuk da yapılabilir. Daha doğrusu, geleceğe yolculuk yapılabilir.

Bir astronot üzerinden anlatalım. 2024 senesinde 20 yaşında olan bir astronotun uzaya gittiğini düşünelim. Işık hızının %99.5’i kadar hızla hareket eden bir uzay gemisiyle 5 yıl boyunca uzayda kalacak. 25 yaşında döndüğünde Dünya, 2029 yılında değil 2074 yılında olur. Kısacası astronot 50 yıl geleceğe yolculuk yapar. Hız arttıkça daha fazla geleceğe gitmesi de mümkün.

Unutmamak gerekir ki zamanın akışını değiştiren tek şey ışık hızı değil. Kütleçekim, zamanı bükebilir. Kütleçekim arttıkça zaman yavaşlar. Gezegenimizdeki bu yavaşlamalar ancak atom saatleri ile ölçülebilir ancak karadelik gibi kütle çekiminin fazla olduğu bir yere gidersek zamanın yavaşladığını gözle görülebilecek bir şekilde fark edebiliriz.

Böyle bir yere gitme imkânımız olsaydı geleceğe yolculuk da yapabilirdik yani. Evet, geleceğe yolculuk yapmanın teorikte mümkün olabileceğini anlamış olduk. Peki geçmişe ne demeli?

Geçmişe yolculuk yapabilir miyiz?

Görelilik teorilerine göre yapabiliriz fakat bunun için uygun fiziksel koşulların sağlanıp sağlanamayacağı muallak. Işık hızından daha hızlı hareket edebilirsek zaman geçmişe doğru akabilir ancak şimdiye kadar bildiğimize göre hiçbir kütleli cisim ışık hızını geçemez. Şimdilik görelilik teorilerini bir kenara bırakalım ve “Tipler silindiri” denilen teoriyi inceleyelim.

“Tipler silindiri” zamanda yolculuk yapmanın mümkün olduğunu söylüyor.

Frank Tipler’in 1974 yılında ortaya attığı “Tipler silindiri”, fiziksel koşulları sağlamaya odaklanıyor. Eğer Güneş’in kütlesinden 10 kat daha büyük, sıkıştırılmış, çok yoğun, ince ve uzun bir silindir yapılırsa ve bu silindir, dakikada birkaç milyar kez döndürülebilirse elimizde devasa bir zaman makinesi olur. Kara delikleri sıkıştırarak bir makineye dönüştürmek gibi âdeta.

İşte bu silindirin etrafında spiral bir yol izleyen uzay gemisi, bir uçtan diğerine hareket ettiğinde yöne bağlı olarak geçmişe veya geleceğe yolculuk yapabilir çünkü silindir boyunca ortaya çıkan hareket uzayı büker ve bükülmüş bölgeye giren kişi, bir zaman döngüsü içerisine düşer.

 

Daha detaylı açıklayalım. Dakikada birkaç milyar kez yapılan dönüşler, frame-dragging (referans sisteminin sürüklenmesi) etkisi ve geçmişe ışık altı zaman yolculuğuna imkân veren zaman benzeri eğrilerden oluşan alanlar yaratır.

Sürükleme etkisi; uzay-zamanı, silindirin yakınındaki nesnelerin ışık konilerini eğecek şekilde büker. Işık konisinin bir kısmı, uzay-zamanda, zaman ekseni boyunca geriye doğru gider. Böylece hızlanan bir uzay aracı, kapalı zaman benzeri eğrisi boyunca zamanda geriye doğru seyahat eder.

Ancak bu iddia hiçbir zaman kanıtlanamadı ve silindirin sonsuz olması gerektiği gibi engeller vardı. Tipler, dönme hızı yeterince hızlı olan sonlu bir silindirin de kapalı zaman benzeri eğriler üretebileceğini iddia etti.

Stephan Hawking ise “Evrenin her yerinde pozitif enerji varken sonlu Tipler silindiriyle zamanda yolculuk yapamazsınız. Ya sonsuz olacak ya da negatif enerji içerecek.” gibi sözlerle çeşitli eleştiriler getirdi. Teori hakkındaki fikir ayrılıkları devam ediyor fakat zamanda yolculuğa pratik olarak en çok yaklaşabildiğimiz teori olarak bilimde varlığını sürdürüyor.

Kaynaklar: Frank Tipler, Anderson Institute

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir